Hüseyin DEDE:
KARADENİZ ÇEPNİLERİ 2: ESKİKÖY
Alemdar Yalçın - Başak Uysal
Gazi Üniversitesi, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli
Araştırma Merkezi
Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi
35. Sayı, Güz 2005
ÖZET
Bu yazıda Doğu Karadeniz Çepnileri ile ilgili bilgiler ve Karadeniz’de yapılan alan araştırması kapsamında, Doğu Karadeniz Çepnilerinin bir diğer önemli merkezi olan Eskiköy’de Kemal Okumuş Dede’nin evinde yapılan görüşme sonuçları yer almaktadır. Toparlanan bilgiler; günlük yaşam, nişan, düğün ve cenaze törenleri olarak üç bölümde sunulmuştur. Ayrıca bir önceki yazıda incelenen Taşlıca Köyü ile Eskiköy’ün kültürel açıdan benzerlik ve farklılıklarına da yazı içerisinde yer verilmiştir. Bu karşılaştırmayı yapmak, Akçaabat-Eskiköy ile Kürütün-Taşlıca Köyü’nün arasındaki coğrafi mesafeye rağmen kültürel açıdan benzer özellikler taşımaya devam etmelerini göstermesi bakımından gereklidir..
ABSTRACT
In this text are presented the informataion about Çepnis of Eastern Blacksea Region, and the outcomes of the interviews (done in the scope of the field research carried out in Blacksea Region) with Kemal Okumuş Dede in Eskiköy which is another important centre for Çepnis of Eastern Blacksea Region. The data gathered are categorized under three headings which are the daily life, engagement, marriage and funeral ceremonies. The similarities and differences between Eskiköy and Taşlıca Village that is studied in the previous text are also included. This comparison is necessary for it shows that Akçaabat-Eskiköy and Kürtün-Taşlıca village still have similar characteristics despite the geographic distance between these villages.
Anahtar Kelimeler: Eskiköy, Çepni, Alevi, Güvenç Abdal.
Key Words: Eskiköy Village, Çepni, Alevis, Güvenç Abdal.
Giriş
Doğu Karadeniz Çepnilerinin Gümüşhane Kürtün’den sonra ikinci önemli merkezlerinden biri de Akçaabat’a bağlı Eskiköydür. Bu köy Çepniler ve özellikle Güvenç Abdal Ocağı açısından çok önemlidir. Çünkü Trabzon ve çevresinde Çepnilerin hemen tamamının Gümüşhane Kürtün’den yakın zamanda Trabzon ve çevresine yerleştikleri düşünülmektedir. Bu yerleşim içinde Çaykara, Vakfıkebir ve Şal Pazarı da bulunmaktadır. Oysa Eskiköy yaklaşık 600 yıldır adı hiç değişmeden kalmış, Güvenç Abdal Ocağı’nın bütün özelliklerini taşıyan bir köydür. Bizim, köye gelişimiz Çarşamba gününe denk geldiği için cemlerine katılamadık. Bizi bir gün daha kalmamız için ikna etmek istedilerse de planlanan alan araştırmamız sebebiyle kalamadık. Ancak Eskiköy bütün Trabzon içinde geleneklerine sıkı sıkıya bağlı olan ve bunu kapalı olarak sürdüren çok önemli bir köydür.
Eskiköy, Trabzon-Akçaabat’ta bulunan; Taşlıtepe ve Karpınar köyleriyle aynı vadi içerisinde yer alan 600 senelik bir Çepni-Alevi köyüdür. Nüfusu yaklaşık 100 hâne olan Taşlıtepe köyünün eski ismi, Marzalitepe’dir. Yine nüfusu 100 hâne civarında olan Karpınar’ın eski ismi ise Lalak’tır. Yukarıda da belirtildiği gibi 600 senelik bir geçmişi olan Eskiköy’ün ismi değiştirilmemiştir. Bunun nedeni, köyün isminin Türkçeye uygun olması olarak açıklanmaktadır. Geçimini fındık, tütün ve hayvancılıktan sağlayan Eskiköy, yaklaşık 200 hâneden oluşmaktadır.
Köy halkı, Çepni olduklarını inkâr etmemekle birlikte Alevi kimliklerinin Çepni kimliklerinden daha ön planda olduğunu hissettiriyor. Çepni ve Alevi kavramı, köyde konuştuğumuz kişiler tarafından kaynaştırılmış tek bir kavram olarak kabul ediliyor. Yaptığımız alan araştırması süresince dikkatle gözlemlediğimiz noktalardan biri de Çepni kelimesinin taşıdığı anlamdan daha farklı bir anlam kazanarak özellikle kent merkezlerinde aşağılama amaçlı kullanılmaya başlanmasıdır. Bu yüzden kendileri Çepni olan ve bunu kendileri de kesinlikle bilen birçok kişi Çepni olmayı kabul etmemektedirler. Bunun temel sebepleri arasında son iki yüzyıl içinde Çepnilerin geçirdikleri çok ciddi sosyo-kültürel değişim ve bu değişim sürecinde yoksullaşmaları gelmektedir. Özellikle Batı Karadeniz çevresindeki Çepniler kendilerini Çepnilerin sancak boyu olan Alemdar, Bayraktar alt kimliği ile tanımlamaktadır. Bu kimlik aslında hem Çepni olmanın hem de Alevi olmanın bir kanıtı iken bu kavrama sarılanlar Çepniliği ve Aleviliği reddetmektedirler.
Eskiköy bunlardan tamamen farklı olarak yaşamakta, ancak kendi kültürlerini olabildiğince kapalı olarak sürdürmeye, çevre köyler ve özellikle Akçaabat ve yöresi ile paylaşmamaya özen göstermektedirler.
Eskiköy halkının kendi kültürlerine ve yaşayış tarzlarına has bazı özellikleri bulunmaktadır. Bu özellikleri nişan, düğün törenleri, bayramlar, ölüm ve cenaze gibi alt başlıklarda sıraladık. Ek olarak, Eskiköy’deki geleneklerle Taşlıca-Kürtün köyündeki geleneklerin benzeşen özellikleri de yazı içerisinde yer almaktadır.
Günlük Yaşam
Kürtün’de örneklerle gördüğümüz gibi Eskiköy’de de lakap sahibi kimseler bulunmaktadır. Eskiköy’deki araştırmamızda bizi evinde konuk eden Kemal Okumuş’un kızı Saniye Hanımın anne tarafından dedesinin lakabı Garasunoğludur. Bu lakabı dedesi küçükken esmer bir çocuk olduğu için almış. Bu nedenle Saniye Hanım’ın annesinin sülalesi, Garasunoğlulları olarak anılıyor.
Taşlıca-Kürtün’de sık sık karşımıza çıkan el dokuması kolanlar, burada da yer alıyor. Burada kolanların yaygın ismi kullanım amacıyla da orantılı olarak yük ipi olmuş. Ayrıca, Kürtün’de gördüğümüz eski bir çocuk beşiğinin benzeri, Eskiköy’de de var. Beşiğin üzerindeki bağa ise yörek (yürek) bağı denilmektedir. Yaptığımız incelemede çocukların beşiğe yatırılışı ve kolanlanışı her iki köyde de aynı özellikleri göstermektedir. Eskiköy Taşlıca’ya göre daha kapalı ve bir havza köy olmasına rağmen iki kültür arasındaki yakınlık Güvenç Abdal Ocağı inanç bağının da bir kanıtı olarak kendisini göstermektedir.
Taşlıca köyünde bayanlar tarafından kullanılan peştamal ve kuşakların Eskiköy’de de bayanlar tarafından sıkça kullanıldığını görüyoruz.
Nişan, Düğün Törenleri ve Bayramlar
Anadolu’nun birçok yerinde yaşayan gelenek ve görenekler, Eskiköy’de de yaşamaya devam etmektedir. Köyde görücü usulü evlenme yaygın değildir. Evlenmek isteyen kız ya da erkek, kardeşini ya da samimi bir arkadaşını araya sokarak ailesini durumdan haberdar etmektedir.
Düğünler için genelde hafta sonları tercih ediliyor. Bunda gelenekten çok, yaşam koşullarının etkisi bulunmaktadır. Gelinin eşyaları, düğünden birkaç gün önce damadın evine getirilip sergileniyor. Gelin ve damat uzun süre nişanlı kalacaksa normal bir düğün formunda olan nişan düğünü yapılıyor.
Eskiköy’de düğünlerde yaşamaya devam eden çeşitli gelenekler var. Örneğin gelin, eve gelince önce ahıra götürülüyor ve kaynanası temsilen ineği gelinin eline veriyor. Ahırdan çıktıktan sonra damat, evin terasına çıkarak gelinin başına fındık, fıstık, bulgur ya da şeker atıyor. Bir diğer ilginç gelenek ise düğün günü yeni evlilerin evinin önüne içinde tabak olan bir tencere konmasıdır. Eğer gelin tencereye ayağıyla vurunca tabak kırılırsa düğünde ortaya çıkan tüm olumsuzlukların yok olacağına inanılır. Gelin, tabağı kırıncaya kadar uğraşır, kırdıktan sonra da tencerenin içine bahşiş koyar. Bu bahşiş, tencereyi kapının önüne koyana aittir.
Düğünden bir gün sonra kadın düğünü denilen ve isminden de anlaşılacağı üzere sadece kadınların katıldığı düğünler yapılıyor. Düğünlerin genellikle cumartesi günü başladığı düşünülürse kadın düğünleri sıklıkla düğünün üçüncü günü olan pazartesi gününe denk geliyor. Birçok Anadolu köyünde olduğu gibi Eskiköy’de de düğünler üç gün sürüyor. Bu üç günden sonra da hediyelerle akraba ziyaretleri gerçekleştiriliyor.
Evlendikten sonra damadın gelinin evine gitmesi, Eskiköy’de yadırganmıyor. Eğer evin sadece kız evlâdı varsa damat, iç güvey ismini alırken evin erkek evlâdı varsa damat, iç güvey olmuyor.
Yaşamaya devam eden canlı geleneklerin yanında devamlılığını sürdüremeyen gelenekler olduğunu da öğreniyoruz. Örneğin eski zamanlarda gelinin evine gidilince kız evinin kapıyı kilitlediğini ve karşı taraf bir hediye verene kadar kapıyı açmadığını öğreniyoruz. Bir çeşit yüz görümlüğü olan bu hediye alma geleneği artık yaşamıyor, konuştuğumuz bayanlar bize bunun artık ayıplandığını söylediler. Ayrıca Saniye Hanım, eskiden düğün davetiyesiyle birlikte fındık veya şeker dağıtıldığını; davetiye dağıtan çocuğa ise para verildiğini söylüyor. Fakat artık sadece kâğıt üzerine basılan davetiyeler kullanılıyor.
Eskiköy’de birden fazla kadınla evlilik yaygın değil. Bu tek eşlilik, bütün Anadolu Aleviliğinin en önemli özelliğidir. Burada da bütün canlılığı ile yaşamaktadır. Çok büyük bir kusur olmadığı zaman boşanma da olmamaktadır.
Bayramlarda ve Hıdırellez’de geleneksel olarak yapılan bir yemek ya da tatlı olmasa da un helvası her öğünde sofrada yerini alıyor. Köyde Hıdırellez şenliklerinin yeni yeni başladığını öğreniyoruz. Genelde gençlerin katıldığı Hıdırellez Bayramında eğlenceler, kıran denilen yerlerde yapılıyor ve köy halkı burada toplanıyor. Kıran, kırlık yani yeşillik alan anlamında kullanılıyor.
Ölüm ve Cenaze
Eskiköy’de köy mezarlığı tek ve yüksek bir yerde toplanmıştır. Birbirine bağlı olan bir vadi içinde üç yamaca yerleşmiş olan Eskiköy, Taşlıtepe ve Karpınar’ın mezarlığının ortak olduğunu görüyoruz. Mezarlık, köylerin en yüksek tepesindedir. Bu Orta Asya’dan gelen bir özellik olarak varlığını sürdürmektedir. Bilindiği gibi eski Türkler atalarının ruhlarının Gök Tanrı’ya yakın olması için yüksek dağ doruklarına gömüyorlar ve bu dağlara karşı saygı duyuyorlardı. Aynı geleneğin burada varlığını sürdürdüğünü görmemiz çok ilginçtir. Mezarların üzerinde Şaman inancında da yer alan hayat ağacı figürleri yer almaktadır. Bu hayat ağacı figürünün bir benzeri de Kürtün-Taşlıca köyünde bir mezarın başında bulunuyor. Her iki hayat ağacı figürü de ahşap üzerine işlenmiş. Şaman inancına göre hayat ağacı, öteki dünyaya geçişi sağlayan yolda yer alır, gökyüzünde iyi ruhlardan kötü ruhlara giden yolun çıkış noktasıdır. Buradan yola çıkarak mezarlığın yüksek bir yere yapılması ve köy içine dağıtılmaması da bu geleneğin varlığını göstermektedir.
Eskiköy mezarlığıyla ilgili bir diğer önemli gözlemimiz mezarların üzerine ölünün boyu uzunluğunda bir ağaç dalı konulmasıdır. Bu ağaç dalının uzunluğuna göre tabut yapıldıktan sonra ağaç dalı, mezarın üzerine ortasından kırılarak konuluyor. Köy halkından öğrendiğimiz kadarıyla bu, artık bu kişinin bu dünyadaki yaşamı bitti, anlamına geliyor. Ayrıca mezarların üzeri çok gösterişli olmamakla birlikte yapma çiçeklerle süslenmektedir.
Ölünün gözünün açık gitmesi durumunda birine hasret olarak gittiği düşüncesi, Eskiköy’de de var. Ek olarak, eli kapalı ölürse çok cimri olduğuna; eli açık giderse cömert bir insan olduğuna kanaat getiriliyor. Yine Anadolu’da yaygın olarak karşımıza çıkan ölünün çenesinin ve ayaklarının bağlanması âdeti burada da var. Ölünün üstüne bıçak konulmasının nedeni ise köylüler tarafından ölüye sinek ya da başka bir böceğin değmemesini sağlamak olarak açıklanıyor.
Ölünün kıyafetleri, ölüm olayından hemen sonra çıkarılıyor. Diğer kıyafetleri ise ailenin tasarrufuna bağlı olarak saklanıyor, yakılıyor ya da toprağa gömülüyor. Ölü, genelde olduğu gibi burada da uzaktan gelen akrabaların gelip görebilmesi için bir gece evde bekletiliyor. Ölü, evlenmek üzere olan bir kızsa gelinlik, bir çocuksa oyuncağı ya da battaniyesi mezarının üzerine konuluyor.
Köy mezarlığında yer alan en eski mezar taşlarını bularak incelemek istedik ancak mezarlık çok yüksek otlar ve ağaçlar arasında kaldığı için mezar taşlarını bularak inceleme imkânımız olmadı.
Eskiköy mezarlığında eski tarihlerde Eskiköy’e göç ederek gelen ve burada ölen Ağasarlıların da mezarları bulunmaktadır. Saniye Okumuş, eskiden bu mezarları ziyarete Ağasarlıların geldiğini, ama zaman geçtikçe bu mezarların unutulduğunu söylüyor. Günümüzde ise aynı kültür kökenine bağlı olmalarına rağmen Ağasarlılar artık ne Çepni olduklarını ne de Alevi olduklarını kabul etmektedirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
YORUM YAPMAK İÇİN,ÖNCELİKLE AŞAĞIDAKİ YORUMLAMA BİÇİMİ SEKMESİNDEN ANONİM'i TIKLAYINIZ.