8 Mayıs 2013 Çarşamba

SÜTLÜ DONDURMA.

Kaybolan Tanıdık Yüzler...



Sütlü dondurma...

Kırmızı minibüsten inip akçaabat'ın balık kokan sokaklarından yürüyordum.Annemin elinden tutmuş salı pazarına doğru ağır ağır yol alıyorduk.etrafta insanlar,tezgahlarda ürünlerini satma çabasında.satıcılar,sokak köşelerinde sıcak simit satan simitçiler ve helvacılar... Burası Akçaabat burası Trabzon...süprizlerle dolu tarih kokan sokakların ve yüzlerin şehri...

Az ileride zayıf uzun boylu beyaz gömlekli bıyıkları sararmış bir adam minibüsüne yolcu toplamaya çalışıyor. Yolun kenarındaki su birikintisine batmadan kaldırıma atlayan insanlara gülüyorum.Etrafta kesif bir yosun kokusu,küçük dükknlardan yükeselen Erkan OCAKLI serzenişleri kulağıma çalınıyor.Heyecanla dondurmacının önünden
geçmeyi bekliyorum.Krem rengi sütlü nefismi nefis sütlü dondurma...

Anneciğim gönlümü hoş ediyor,İki top çocuklara yeterlidir diyor ve ben dondurmamı zevkle yiyorum.Akçaabatın tereyağ,deniz,peynir ve tarih kokan sokaklarında,serin bir salı sabahı gezmek ne büyük bir keyiftir bunu yıllar sonra daha da iyi anlıyorum.

Dükkanların önünde oturan insanlar bugünde olduğu gibi yüksek sesle Kah Trabzonspor'u Konuşuyorlar kah politikacıların yanlış misyonlarından dem vuruyorlar.Annem elimden çekiştiriyor,dondurmam kenarlarından akıyor.Türlü telkinlerle ağır ağır Akçaabat'ın sokaklarında geziyoruz.

Yöresel kostümler satan dükkanlar gözüme çarpıyor.Akçaabat keşanı,patiskadan örtüler,Yorgancılar daha bir çok zanaatkar arı gibi çalışyor.En çok ta Rengarenk Yorganlar yapan Bir Yorgancı dükkanına gözüm takılıyor.Annemin alışveriş yapmasını fırsat bilip bitişikteki dükkanın önüne koşuyorum.Bir yandan Dondurmamın sonu gelmiş çıtır çıtır ısırıyorum bir yandan elinde büyük bir iğne ile yorgan diken yorgancıyı izliyorum.Yorgancı,Büyük yorgun bir pencerenin ardında ,geniş bir vitrin döşeğinde sanatını icra ediyor.Göz göze geliyoruz bana küçük bir tebessüm atıyor.Kısa dalga Radyosunda Trt Trabzon ezgileri çalıyor.Yorgancı,Çayından bir yudum alıp keyifle türküleri mırıldanıyor.

Aniden Annem aklıma geliyor koşarak yan dükkana giriyorum  ve annemin elinden sıkıca tutup dükkandan ayrılıyoruz.Son bir kez daha Öte beri almak için pazarın içine doğru yol alırken,annemin duraklayıp tanımadığım insanlarla sohbet edişine eşlik ediyorum.yanağımdan makas alanlar ve şiddetli bir şekilde yanağımdan ısıranlarda oluyor.Yolumuza devam ederken dayımla karşılaşıyoruz anneme yalvarıp dayımla gezmeyi teklif ediyorum.onayı alıp annemden ayrılıyorum dayımın elinden tutup limonata içimek için onu kandırıp sahilde bir çay bahçesine doğru yürüyoruz.yolda dedemi ve anneannemi görüyorum pazardaki gezintilerini bitirmişler eve dönmek üzereyken karşılaşıyoruz.ayak üstü sohbetten karlı çıkan ben oluyorum cebimde bir kaç bozukluk,keyifle oradan ayrılırıyoruz yolda tanıdığım tanımadığım insanlarla sohbet eden dayıma sıkıldığımı belli ediyorum.aklımda buz gibi limonata telaşla dayıma sarılıyorum...  

Bu telaşı yıllar sonra kavramaya çalışıyorum bu kadar kalabalık bir şehirde nasıl oluyorda insanlar biribirlerini bu kadar iyi tanıyorlar.Bu his yıllar sonra düşününce bile insaın içini ısıtmaya yetecek kadar güçlü bir enerji taşıyor.tıpkı ''alice harikalar diyarı'' gibi rengarenk bir yaş ve sevdiğin herkezi ve herşeyi bir arada görebilmek büyük bir lütuf şimdi.Düşünsenenize sokakta gördüğün her yüz dost,her yüz tanıdık.Bugün geçmişteki küçük yaşanmışlıklarımı hatırladığımda Karadeniz'i Akçaabat'ı Trabzon'u  tanımlayan bir kaç şeyden öte binlerce şey sıralamak bile yetersiz kalacaktır.Keyifli Seyirler...


Fatih ÖZTÜRK /  Temmuz 1987



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YORUM YAPMAK İÇİN,ÖNCELİKLE AŞAĞIDAKİ YORUMLAMA BİÇİMİ SEKMESİNDEN ANONİM'i TIKLAYINIZ.